Muvazaa Nedir?

muvazaa nedir

I. Giriş

Muvazaa, tarafların gerçek iradelerine uymayan, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla yapılan görünüşteki bir işlemdir. Diğer bir deyişle, taraflar arasında gerçekte var olmayan veya görünenden farklı olan bir işlem yapılmış gibi gösterilir. Ancak bu işlem, dışarıya karşı geçerli gibi sunulur.

Hukuki işlemlerde tarafların beyanları, bazen gerçek iradelerinin ötesinde, üçüncü kişileri yanıltma amacı güdülerek yapılabilir. Bu tür yanıltıcı işlemler “muvazaa” olarak adlandırılır. Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi, sözleşmelerin yorumlanmasında tarafların gerçek iradelerinin esas alınması gerektiğini vurgulayarak, borçlunun yazılı borç tanımasına dayanarak üçüncü kişiye karşı muvazaa iddiası ileri süremeyeceğini belirtir. Makalemizde, muvazaa kavramının hukuki temelleri, türleri, üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceği ilkesinin uygulamadaki yeri ve muris muvazaası örnekleri incelenecektir.

II. Muvazaa Kavramının Hukuki Temelleri

A. Gerçek İradeye Dayalı Yorum

Muvazaa, tarafların beyanları ile gerçek iradeleri arasında uyumsuzluk bulunması durumudur. Türk Borçlar Kanunu madde 19, sözleşmelerin yorumlanmasında, tarafların gizlemek istedikleri gerçek amaçların ötesinde, ortaya koydukları sözlü veya yazılı ifadelerin, aslında onların ortak gerçek iradesi ile çelişmemesi gerektiğini ifade eder. Bu ilke, üçüncü kişilerin iyi niyetinin korunması bakımından kritik önem taşır.

B. Yazılı Borç Tanımasının Koruyucu Rolü

Özellikle borç ilişkilerinde, borçlu tarafından yazılı olarak kabul edilmiş bir borç tanımasına dayanılarak elde edilen alacakların üçüncü kişilere aktarılması durumunda, borçlu muvazaa iddiasında bulunamaz. Bu, üçüncü kişilerin, sözleşmenin görünürdeki hükümlerine güvenerek hak kazandıkları işlemlerin korunması amacını taşır.

III. Muvazaa Türleri ve Uygulamadaki Ayrımları

Muvazaa işlemleri, içerdikleri unsurlara göre iki ana kategoriye ayrılır:

A. Mutlak Muvazaa

Mutlak muvazaa, tarafların, aslında hiçbir hukuki işlem yapma niyeti taşımadıkları halde, üçüncü kişilere karşı işlem yapılıyormuş gibi görünmelerini sağlayan durumdur. Örneğin, borçlu kişinin, haciz riskinden kaçınmak için sahip olduğu malları devrettiğini gösteren, ancak gerçek bir devir işlemi yapılmamış gibi düzenlenen belgeler mutlak muvazaa kapsamına girer. Bu tür işlemlerin, ortaya çıkması durumunda hiçbir hukuki sonuç doğurması beklenir.

B. Nispi Muvazaa

Nispi muvazaa, tarafların gerçekte yapmak istedikleri işlemi saklamak amacıyla, görünürde farklı bir işlem yapmış gibi göstermeleridir. Örneğin, bir miras bırakanın, mirasçılarından mal kaçırma niyetini gizlemek için, bağış yapacağı taşınmazı satış işlemiymiş gibi göstererek devretmesi nispi muvazaa örneğidir. Burada esas mesele, görünürdeki işlemin tarafların gerçek iradelerini yansıtmaması ve üçüncü kişilerin bu yanlış beyan üzerine hareket etmesidir.

IV. Üçüncü Kişilere Karşı Muvazaa İddiası

Türk Borçlar Kanunu madde 19, borçlunun, yazılı borç tanımasına dayanarak üçüncü kişiye karşı muvazaa iddiasında bulunamayacağını açıkça belirtir. Bu düzenleme, üçüncü kişilerin iyi niyetle işlem yapmış olmaları ve haklarının korunması amacıyla getirilmiştir. Dolayısıyla, bir borç tanımasının varlığı, üçüncü kişilere karşı ileri sürülecek muvazaa iddiasının kabul edilemeyeceği anlamına gelir.

V. Muris Muvazaası ve Miras Hukukunda Uygulaması

A. Muris Muvazaası Nedir?

Muris muvazaası, miras bırakanın, mirasçılarından mal kaçırma amacı güderek, gerçekte bağışlamak istediği taşınmazı, satış veya benzeri bir işlem olarak göstermeye çalışmasıdır. Burada temel amaç, görünürde geçerli bir satış işlemi yaparak, mirasçılar üzerinde haksız bir avantaj elde etmektir. Bu tür bir işlemde, tarafların gerçek iradeleri ile tapuya yansıtılan işlemin birbirinden ayrılması esastır.

B. Uygulamadaki Şartlar

Muris muvazaasının iddia edilebilmesi için şu şartların birlikte bulunması gerekmektedir:

  • Görünürdeki İşlem: Tarafların tapu memuru önünde yapmış oldukları satış veya devrin resmi olarak kaydedilmiş olması.
  • Gizli İşlem: Gerçek niyetin, örneğin bağışlama veya ölüme bağlı tasarruf şeklinde gizlenmeye çalışılmış olması.
  • Mal Kaçırma Amacı: Miras bırakanın, mirasçılarından mal kaçırma kastının açıkça ortaya konulması gerekmektedir.

Emsal Yargıtay kararları, muris muvazaası iddialarının ispatında, gerçek satış bedeli ile rayiç bedel arasındaki fahiş farkın tek başına yeterli olmadığını, aynı zamanda tarafların gerçek niyetlerinin ayrıntılı bilirkişi raporları, tanık beyanları ve diğer delillerle desteklenmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

VI. Muvazaa Davalarında İspat Yükümlülüğü ve Deliller

Muvazaa iddiaları, özellikle üçüncü kişilere karşı ileri sürülecekse, yazılı delillerin (örneğin, sözleşme metinleri, borç tanıması belgeleri) öne çıkarılması gerekmektedir. Borçlu, bu tür belgelerin varlığına dayanarak muvazaa iddiasında bulunamaz; çünkü iyi niyetli üçüncü kişiler, bu belgelerin doğruluğuna güvenerek haklarını kazanmışlardır. Muris muvazaası durumunda ise, miras bırakanın gerçek iradesinin saklandığını ispatlamak için tarafların delillerini titizlikle toplaması ve usul hükümlerine uygun olarak sunması gerekmektedir.

VII. Stratejik Değerlendirme ve Sonuç

Muvazaa, tarafların gerçek iradelerinin dışında, üçüncü kişileri aldatma amacıyla yapılan yanıltıcı işlemleri ifade eder. Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi, borçlunun yazılı borç tanımasına dayanarak alacağı kazandığı üçüncü kişiye karşı muvazaa iddiasında bulunamayacağını öngörmektedir. Muris muvazaası ise, miras bırakanın, mirasçılarından mal kaçırma amacıyla, bağışlamak niyetinde olduğu taşınmazı satış gibi göstererek devretmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Tarafların muvazaa veya muris muvazaası iddialarını ileri sürebilmeleri için, delillerin eksiksiz toplanması ve tarafların gerçek iradelerinin ortaya konulması şarttır. Üçüncü kişilerin iyi niyetlerinin korunması amacıyla, yazılı borç tanıması gibi belgeler temel alınarak, muvazaa iddiaları sınırlı tutulmaktadır. Emsal Yargıtay kararları, bu hususların titizlikle değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyarken, hukuki süreçlerde doğru stratejinin belirlenmesi, bilirkişi raporlarının, tanık beyanlarının ve diğer delillerin dikkatlice incelenmesi büyük önem taşımaktadır.

Sonuç olarak, muvazaa iddiası ileri sürülecek olan davalarda, özellikle borçlunun yazılı borç tanımasına dayanılarak üçüncü kişilere karşı iddia ileri sürülemez; muris muvazaası iddialarında ise miras bırakanın mal kaçırma kastının açıkça ortaya konulması gerekmektedir. Tarafların, bu tür davalarda usul hükümlerine uygun hareket etmeleri ve delillerini eksiksiz sunmaları, müvekkillerin haklarının korunması açısından esastır.

⚖️ Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Mutlak muvazaa, tarafların hiçbir gerçek irade veya niyet taşımadan, yalnızca üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, tamamen sahte bir işlem yapmış gibi görünmeleridir.

  • Bu durumda, görünürde yapılan işlem tamamen kurgusaldır; taraflar aslında hiçbir hukuki sonuç doğuracak işlem yapmak istemezler.

Mutlak muvazaa durumunda, işlem ne yazılı ne de sözlü olarak geçerli sayılmaz; dolayısıyla, taraflar arasında ortaya çıkan herhangi bir borç veya hak ilişkisi hukuken hiçbir sonuç doğurmaz.

Muvazaa işlem, tarafların gerçek niyetlerini gizleyerek, üçüncü kişilere karşı yanlış bir görünüm oluşturacak şekilde, hukuki işlem yapmalarını ifade eder.

  • Bu tür bir işlem, tarafların gerçek amaçlarını saklamak, aldatıcı bir izlenim yaratmak ve üçüncü kişilerin iyi niyetine zarar vermemek amacıyla yapılır.

Muvazaa işleminde, görünen işlem ile gerçek niyet arasında uyumsuzluk bulunur; dolayısıyla, gerçek iradenin dışındaki bu görünüm hukuki olarak geçersiz sayılır.

Hukuk açısından muvazaa, sözleşmenin veya işlemin, tarafların gerçek iradelerini yansıtmayan, üçüncü kişileri yanıltma amacı güden yanlış beyanları temel alan bir durumdur.

  • Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi, sözleşmelerin yorumlanmasında gerçek ve ortak iradelerin esas alınacağını öngörür.

Bu düzenleme, borçlunun yazılı bir borç tanımasına dayanarak alacağı kazandığı üçüncü kişiye karşı muvazaa iddiasında bulunamayacağını belirtir.

Muvazaalı ifadesi, yapılan hukuki işlemin, tarafların gerçek iradesini yansıtmadığı, görünürdeki işlem ile altta yatan gerçek işlemin uyumsuz olduğu durumları tanımlamak için kullanılır.

  • “Muvazaalı işlem” denildiğinde, ortaya konulan işlemde tarafların aslında var olmayan veya saklanan gerçek niyetlerinin söz konusu olduğu anlaşılır.

Böyle bir işlem, üçüncü kişilerin iyi niyetini korumak amacıyla, usul hükümlerine göre değerlendirilir ve geçersiz sayılır.

Muvazaa, temel olarak iki ana türe ayrılır:

  • Mutlak Muvazaa:
    Tarafların, hiçbir gerçek niyet taşımadan yalnızca üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, geçerli bir işlem yapıyormuş gibi görünmeleri durumudur. Örneğin, borçlu kişinin, haciz riskinden kaçınmak için sahip olduğu malı devretmiş gibi düzenlediği belgeler mutlak muvazaa örneğidir.

Nisbi Muvazaa:
Tarafların, gerçekte yapmak istedikleri işlemi gizlemek amacıyla, görünürde farklı bir işlem yapmış gibi gösterdikleri durumdur. Örneğin, bir miras bırakanın, mirasçılarından mal kaçırma niyetini saklamak için bağış yapmak istedikleri taşınmazı satış işlemiymiş gibi göstererek devretmeye çalışması nisbi muvazaa kapsamına girer.

Adi muvazaa, tarafların, gerçek iradelerini tamamen saklamadan, fakat görünürdeki işlemin aslına uygun olmayan unsurlar içerdiği durumları ifade eder.

  • Bu tür muvazaa, genellikle “basit muvazaa” olarak da adlandırılır.

Adi (basit) muvazaa durumunda, taraflar aralarında yapılmış sözleşmenin aslında hiçbir hukuki sonuç doğurmaması gerektiğini, ancak görünürde bir işlem varmış gibi düzenlenmesinin yanılgıya yol açtığını kabul ederler.

Mutlak muvazaa örneği:
Bir borçlu, haciz işlemlerinden kaçınmak amacıyla, gerçek bir devir işlemi yapmadan, sahip olduğu malları bir arkadaşına devretmiş gibi gösteren bir belge düzenler.

  • Gerçekten, borçlu malları devretmemiştir; yalnızca resmi evraklarda devredilmiş gibi gösterilmiştir.
  • Bu durumda, borçlu, yazılı borç tanımasına güvenerek üçüncü kişiye karşı muvazaa iddiasında bulunamaz çünkü üçüncü kişi, belgeye dayanarak hak kazanmıştır.

İşlemin geçersiz olduğu, tarafların gerçek niyetlerinin ve aldatma amacı ile açıklanır.

Uzman Hukuki Danışmanlık İçin Bize Ulaşın

Hukuki sürecinizde doğru adımları atmak ve işlemleri hızla sonuçlandırmak istiyorsanız, ekibimiz size kapsamlı destek sunmaya hazır. Dilekçenizin titizlikle hazırlanması, gerekli başvuruların yapılması ve tüm sürecin profesyonelce yönetilmesi için bizimle hemen iletişime geçin.